Bekir ağabeyin anısına özlemle
Holdingler ve maden firmaları; doğayı katledecek planlar ile Kırşehir’deki 152 bin hektarlık Seyfe Gölü ve ovasına kara bulut üzere çökmek istiyor. Kuruma tehlikesi altında olan göle sahip çıkanlar ortasında, müellifimiz merhum Bekir Coşkun da vardı. Seyfe için 8 farklı yazı kaleme alan Coşkun’un, 17 yıl evvel, 10 Ağustos 2008’de o vakit çalıştığı Hürriyet’teki yazısı şöyle:
Gölü arayan kuşlar…
O kuşları ben Seyfe Gölü’nde görmüştüm…
O sabah uzun bir yoldan geldiler, her sene yuvalarını yapıp yavrularını büyüttükleri göle yanlışsız müziklerini söyleye söyleye alçaldılar. Gölün üzerine geldiklerinde orkestra şefi ’sus’ işareti vermiş üzere bir anda sustular. Zira orada göl yoktu.
Göz alabildiğince çatlamış toprak, kurumuş bir sazlık, bir su kaplumbağasından geri kalmış kabuğu ve kuş iskeletleri… Gelen tertipli kuş kümeleri bir anda karıştı. Şaşkındılar, ne yapacaklarını bilemediler. Çığlıklar cet ata gölün boş çukurunun üzerinde dönmeye başladılar.
Ve gittiler…
Doğanın maddeleri vardır. Asla değiştiremeyeceğimiz kaçınılmaz yasalar. Tabiat, kendisini sevenle dosttur. En kolayından deneyin isterseniz; iki çiçekten birisine su verdiğinizde ve o size bir taze çiçekle teşekkür ettiğinde görürsünüz maddeyi. Bir ödül maddesidir bu… Kirletilen denizler balığınızı keser, arıları yok ederseniz meyve vermez elma ağacı.
“Ceza yasaları” vardır tabiatın.
Tilkileri öldürdüğünüzde fareler, kirpileri öldürdüğünüzde yılanlar, kırlangıçları balkon duvarlarından kovaladığınızda sivrisinekler infazınızı yaparlar.
1960’tan sonra DSİ sulak alanları kurutmaya başladı. Her seçim yaklaştıkça sazlıklar, sulaklar kanallarla kurutulup yerleri köylülere “tarla” olarak dağıtıldı. Fabrikaların yağlı-paslı atıkları ırmaklara, kentlerin kanalizasyonları denizlere çoktan bağlanmıştı.
Şimdi?..
Şimdi insanın suyu yok… Tabiatın ceza maddesidir bu. Kentlerde su biterken, dört bir yandan yurdun kuruduğu haberleri geliyor. Beşerler o kuş sürüleri üzere şaşkın.
Göçmen kuşlar gittiler, siz nereye gideceksiniz?..