İYİ Parti Genel Lideri Müsavat Dervişoğlu, Samsun ziyaretindeki birinci durağı Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı yer olan Tütün İskelesi oldu. Burada parti kurmaylarıyla hatıra fotoğrafı çektirdi, akabinde kalabalığa hitap etti.
Türk milletinin yine doğduğu günün yıl dönümünde, esarete başkaldırının 106. yıl dönümünde toplandıklarını tabir eden Dervişoğlu, şunları söyledi:
*23 Nisan nasıl ki çocuklara adanan ulusal egemenlik mefkuresi ise 19 Mayıs da gençlere bırakılan ulusal kurtuluş şuurudur, o şuurun emanetidir. Bu sebeple en kısa yoldan söylemeliyim ki, o emaneti aksiyona dönüştürmenin artık vakti gelmiştir. O şuur fikirlerle, sözlerle ve hareketlerle buluşmalıdır.
*O şuur akıllara, kalplere ve ruhlara hakim olmalıdır. 19 Mayıs kurtuluşun arifesidir. Biz de o bayramın arife günündeyiz. Pekala burada ne bekliyoruz? Bandırma Vapuru’nu mu bekliyoruz? Mustafa Kemal’i mi bekliyoruz?
*Bir mucize mi bekliyoruz? Hayır. Bandırma artık bastığımız her karış vatan toprağıdır. Vatan için attığımız her adımsa Mustafa Kemal’in Samsun’a attığı o adım olarak tarihe geçecektir. Mustafa Kemal Atatürk hepimizin içindeki ilhamdır, hakikattir. Bir mucize beklemiyoruz. bir mucize de beklemeyeceğiz.
*Mustafa Kemal’in mucizesidir bu zira. Yaptıklarıdır mucize olan. Yapacaklarımızdır mucize olan. Mucize imanla ve şuurla taçlanmış bir gayrettir. Zira cumhuriyet mucizeye gereksinim duymamak demektir.
*O mucize etiyle, kemiğiyle, azmiyle, gayret cehdiyle direkt doğruya sizlersiniz. Kalbinin yarısındaki karamsarlığı öteki yarısındaki umutla yenecek olan da sizlersiniz. Aklının bir yanındaki ıstırabı, başka yanındaki hamasetle yenecek olan da sizlersiniz.
*Mucize bizleriz, hepimiziz. Yeni bir Türk mucizesi doğmalıdır, doğacaktır. Tahminen yarın, tahminen yarından da yakın.
“BİR UĞRAŞ ÇAĞRISIDIR”
*Bu bayram gününde elbet ki her zamanki üzere gururluyuz ve 19 Mayıs 1919’u yad ediyoruz fakat mutluluğumuza kast eden, umudumuza kast eden bu organize kötülük şebekesiyle baş etmenin yolu, erdem dolu günleri yalnızca yad etmekten geçmez, süreksiz bir avuntuyla asıl vazifemizi ertelemek hiç değildir.
*Bugün kendi 19 Mayısımızı inşa etmek mecburiyetindeyiz. Bir adım daha atmak durumundayız. İşte Samsun’da, Tütün İskelesi’nin karşısında o azim, o kararlılık ve o irade ile konuşuyorum. Başta genç, yaşlı, bayan, erkek her birinize söylüyorum; bizim 19 Mayısımız bir anma merasimi değil, bir çaba davetidir. Ben bugün o uğraş davetini yinelemek için Samsun’a geldim.
1919 ŞUURUNA DİKKAT ÇEKTİ
*Gazetecinin biri yazmış, ‘Müsavvat Dervişoğlu eline kalaşnikov alıp dağa çıksa yeridir’. Ben de ona karşılık verdim, ‘Daha değil, pazar günü Samsun’a çıkıyorum’ dedim. O iradeyle buradayım. O kararlılıkla buradayım. 1919’un şuurunu yine yaşatabilmek ve ayağa kaldırabilmek için buradayım. Hepiniz biliyorsunuz 1919 Mayısı’nın 19. gününde Samsun’a gelen Mustafa Kemal Atatürk aslında bir azmin, bir kararlılığın, bir cehdin temsilcisiydi. O ruh bugün buradadır, bu meydandadır. Ne olduğumuzu, kim olduğumuzu bize hatırlatan o tarihi günü yine yaşamanın gururu ve memnunluğu içerisindeyiz.
*1919, Birinci Cihan Harbi bitmiş, o harbin sonunda da kazananlar eline kalemi alarak dünyayı tekrar şekillendirmişler. Ülkelerin hudutlarını tekrar çizmişler, o sonlara herkes riayet etmiş. Sevr Muahedesi çerçevesinde de Türkiye’yi istek ettikleri üzere kesimlere ayırmışlar. 15 Mayıs’ta Yunan İzmir’i işgal etmiş, İstanbul zati işgal altında.
*Akdeniz’de İtalyanlar, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Fransızlar, ağzı sulana sulana bekleyen devlet kurmak dileğiyle yanıp tutuşan Doğu’da Ermeniler ve Ermenistan. Hepsi büyük bir iştahla bölünmüş Türkiye’yi yutma isteği sergiliyorlar. Bir kişi çıkıyor diyor ki, ‘Savaşın sonuçları ne olursa olsun, sizin bize koymuş olduğunuz ipoteğe baş kaldırıyorum. Çizdiğiniz hudutları kabul etmiyorum.
*Samsun’dan yola çıkıyorum ve o iradeyi Anadolu’nun her yerine taşıma kararlılığı sergiliyorum’. Samsun’da ‘ilk adım’ olarak tanımlanır o irade. Samsun’da birinci adımdır, Erzurum’da ‘milli irade’ olmuştur, Sivas’ta ‘milli birlik’ olmuştur, Ankara’da ‘milli Meclis’ olmuştur, Sakarya’da ‘müdafai hukuk’, Afyon’da ‘Büyük Taarruz’, İzmir’de ‘Büyük Zafer’, Lozan’da, ‘tapu senedi’ sonra da vatan sathında ‘Cumhuriyet’e dönüşmüştür.
“TÜRK MİLLETİNİN ÖNÜNDE HİÇBİR GÜÇ DURAMAZ”
*O irade bugün dimdik ayaktadır ancak o gün iş başında bulunan şer güçler de boş durmamaktadır. Ebedi ve ezeli Türk düşmanlığını, Cumhuriyet düşmanlığını sürdüren çevreler bugün de iş başında ve Türkiye’yi yönettiklerini zannedenlerin hata ortağı pozisyonundadırlar. Biz bu oyunu yine bozacağız.
*Dün ilhakı nasıl reddettiysek, dün nasıl müdafai hukuk dediysek, dün nasıl Kuvayımilliye ruhuyla kurtuluş meşalesini yine yaktıysak, bugün de birebir kararlılıkla seyahatimizi sürdüreceğiz. Herkes her şeyi istediği üzere yapacağını zannediyor olabilir. Herkes Türkiye’ye kurduğu tuzağın bir karşılığı olacağı hissiyatına da kapılıyor olabilir.
*Ama herkes güzel bilmelidir ki, Türk milleti kendisine karşı koyulan mahzurları aşmaya, kurulan tuzakları bozmaya muktedir bir millettir. Millet olma vasfıyla hareket ettiği vakit Türk milletinin önünde hiçbir güç duramaz.
“TÜRKİYE’Yİ, TÜRKSÜZLEŞTİRMEYECEĞİZ”
*Bugün de Türkiye’yi bölmek isteyenler iş başındadır. Lakin bu milleti bölmek isteyenlere karşı set olacak bir ulusal iradenin yine inşa edilmesi misyonu de bizim boynumuza yüklenmiş, omuzlarımızdaki büyük bir sorumluluktur. O sorumluluğun icaplarını yerine getireceğiz. Bugün idrak ettiğimiz 19 Mayıs’ın 106. yıl dönümü yarın gençlerimiz tarafından bayram olarak kutlanacaktır.
*Ben gençlerimize seslenmek istiyorum; hatta onlarla konuşmuyorum, onlara misyonlarını hatırlatmıyorum. Onların zati görevlerinin şuurunda olduğunu pek yeterli biliyorum. Türk istiklalinin evladının üzerine düşen tarihi sorumlulukların icaplarından kaçmayacaklarını biliyorum.
*19 Mayıs 1919’da, yani tam 106 yıl evvel bu birinci atılmış adımla başlayan Kurtuluş Gayreti’nin bugün de verilmesi, gerekirse bu millet tarafından layıkıyla yerine getirileceği kanaatini taşıyorum. Hiç kimse boş hayaller koymasın. Türk vatanını böldürmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’ni yıktırtmayacağız. Türkiye’yi, Türksüzleştirmeyeceğiz.
BAHÇELİ’YE SERT ELEŞTİRİ
*Bir grup süreçler başlatıyorlar. Hatta o süreçlerin başlatılabilmesi için de birtakım siyasi figürlerden, enstrümanlardan istifade etmeye kalkışıyorlar. 2013 yılında sürdürülen açılım sürecinde Abdullah Öcalan denilen cani başı demişti ki, ‘Demokratik haklarımızı alabilmemiz ve Türkiye’de barışın önünü açabilmemiz için milliyetçilerin buna müsaade etmesi gerekir’. Tarihi gerçekleri anlatıyorum.
*Yüzyılla sözleşenleri tarihle yüzleştirmek için konuşuyorum. O yüzden buradayım. Türkiye’de Batı emperyalizminin, Sevr’in uzantısı olan emellerinden vazgeçmemeleri ve bunu tekrar yaşama geçirmelerinin yolu için Türk milliyetçilerinden istifade edilmesi gerekiyormuş. Bunun için bir milliyetçi önder çıktı ve Abdullah Öcalan’ı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kürsüsüne davet etti. Ben de ona dedim ki, ‘Cesetlerimizi çiğnemeden o cani başı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne giremez’.
*Bu ülkede Türk milliyetçiliği ismine konuşacak tek kişi Devlet Bahçeli değildir. Devlet Bahçeli’nin Türk milliyetçiliğini temsil etme hakkı ve selahiyeti yoktur. Türk milliyetçiliği de sahipsiz değildir. Türk milliyetçiliği sıradan bir görüş, fikir değildir. Türk milliyetçiliği, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş ideolojisidir.
*Türkiye Cumhuriyeti devletinin omurgası olan Türk milliyetçiliğini 25 yıldır cezaevinde yatan, ağırlaştırılmış müebbet mahpusla hükümlü bir adamın yol göstermesiyle kullanılacak bir aparata dönüştürülmesine asla müsaade vermeyeceğimizi buradan söylüyorum. Her halimi gören olmuştur lakin eğildiğimi Allah’a şükür bu vakte kadar hiç kimse görmemiştir.
“TERÖRİSTLERİN YASALLAŞTIRILMASINA KARŞIYIZ”
*Şimdi yeni bir süreç yönetiyorlar. Bu bahisle ilgili siz ne kadar fikir sahibiyseniz ben de o kadar fikir sahibiyim. Zira bu pazarlıklar kapalı kapılar gerisinde yapılıyor. Bu pazarlıklar milletten saklanıyor. Ne olup bitiyor merak ettiğimiz için Türkiye’yi yönettiklerini zannedenlere sorduk, ‘Neler oluyor? Neler yaşanıyor? Bunu bize bir anlatın’ dedik. Bize dediler ki, ‘İmralı’ya giden heyet size bilgi verecek’. ‘Abdullah Öcalan’ın yol göstermesiyle strateji tazmin eden ve ulaklıktan diğer misyonu olmayan şahıslar ÂLÂ Parti’nin kapısından bile içeri giremez’ diye cevapladım.
*Ama bize bilgi vermek isteyen varsa ister bilgi vermeye ister de hesap vermeye gelebilir. Kim gelmeli bize? Bu türlü bir açılım sürecinde devlet gelmeli. Devleti yönettiğini zannedenler gelmeli ve bilgilendirmeli, yani Recep Tayyip Erdoğan gelmeli. Recep Tayyip Erdoğan lütfedip gelemiyorsa Dışişleri Bakanı gelmeli. Dışişleri Bakanı gelmiyorsa, İçişleri Bakanı gelmeli. Gelmiyorsa Adalet Bakanı, Milli İstihbarat Teşkilatı Lideri gelmeli bizi bilgilendirmeye.
*Bunların hiçbirini yapmıyorlar. Bütün yaptıkları İmralı’yla bir görüş alışverişi trafiği oluşturmak. İmralı canisinin yol göstericiliğinde de bir barış projesini yaşama geçirmek istiyorlar. Biz savaşa girmedik ki barışalım. Biz bir savaşa girip kaybetmedik ki taviz verelim. Biz yenilmedik ki bir örgütün karşısında diz çökelim. Bu devleti yönetenler neyi yönettiklerinin farkındalar mı sanki? Bu milleti ne cins bir belayla ve zilletle karşı karşıya bıraktıklarının şuurundalar mı sanki?
*Gerçi bu şuursuzlardan, şuur da beklemek mümkün değildir. Dün terörist dedikleriyle geçmişte dostlardı. Sonra bugün onlarla düşman oldular. Bugün dost olduklarına yarın terörist demeyecekleri hiç kimse tarafından sav edilemez. İşte ben söylüyorum, bu süreç Sevr’in kararlarını yine yaşama geçirmek üzere başta ABD ve İsrail olma kaydıyla Batı emperyalizminin projesidir.
*Büyük Orta Doğu Projesi diye yaşama geçirilmiş, Recep Tayyip Erdoğan da onun eş başkanlığının büyüsüne kapılmıştır. Recep Tayyip Erdoğan’a buradan sesleniyorum; bakın, bu atmış olduğunuz adımlardan hiçbir şey çıkmaz. Dönüp bize diyorlar ki, ‘terörsüz Türkiye’ye karşı mısınız?’. Kim karşı olur terörsüz Türkiye’ye? Biz terörsüz Türkiye denilerek teröristlerin legalleştirilmesine karşıyız. Onların emellerinin önünde diz çökülmesine karşıyız.
LOZAN VURGUSU
*Bir kongre yaptılar. O kongrenin sonuçlarını da PKK milletle paylaştı. Lozan’ı eleştiriyorlar. Lozan, Türkiye’nin tapu senedidir. Ayrıyeten bu kalkışma yeni değildir. 2023 yılı içerisinde Diyarbakır Barosu’na mensup iki avukat Lozan Antlaşması’nın iptali için Danıştaya müracaatta bulunmuştur. ‘Lozan’a neden karşısınız?’ diye sordu mu devleti yönetenler bu örgüte? ‘Bu vakte kadarki emellerinden vazgeçtiniz mi?’ diye sordular mı?
*Üniter devlet yapımızın ortadan kalkması için attıkları adımlardan caydılar mı? Sorduk mu biz bunları? Lozan’ı eleştirerek tıpkı vakitte da yaşadığımız topraklar üzerinde hak tez etmek suretiyle bizi işgalci ve soykırımcı diye yaftalandırarak, Avrupa’nın nezdinde uzun vadede daha olumsuz sonuçların doğrulmasının altyapısını teşkil etmeye çalışıyorlar.
*Bizim Cumhurbaşkanımız da çıkmış diyor ki, ‘Biz bunlarla Malazgirt’te beraberdik, Çaldıran’da beraberdik, Ridaniye’de beraberdik’. Kürtlerle birlikte olduğu kadar Araplarla da bir arada olduğunu söylüyor. Malazgirt Meydan Muharebesinin Başkomutanı Sultan Alparslan’dır. 1071 yılında Malazgirt’te o zaferi kazanan milletin ismi da Türk milletidir.
*Anadolu topraklarında yalnızca cumhuriyet değil, birebir vakitte da iki cihan imparatorluğu kurmuşuz. O imparatorluklarının yıkılış münasebetlerine baktığınız takdirde bugünkü üzere aksiliklerle karşı karşıya bulunduğumuz gerçeğiyle buluşursunuz. O vakit da devleti yönetenlerin gaflet, dalalet ve hatta hiyanet içerisinde yalnızca kendilerinin geleceklerini savunduklarına şahit olursunuz. Bugün de bu türlü bir durum var. Benden evvel konuşan Sayın Erhan Usta dedi ki, ‘Bu meydanda her partiden olan beşerler var’. Geçmişi diğer siyasi partilerde olan beşerler var.
*Bu meydanda Adalet ve Kalkınma Partisi hakikaten ‘ak’ iken gönül vermiş beşerler var. Demokratik sol görüşe mensup beşerler var. Onları bir ortaya getiren şey neresinden bakarsanız bakın sahibi oldukları bağımsızlık kanısıdır. Mustafa Kemal’in tabiriyle, ‘Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir’ diyenler bu memleketi yaşatma iradesi sergilemektedir.
“UTANACAK HALİ VARSA UTANSIN”
*Anayasa değiştirecekler ya, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı yine Cumhurbaşkanı adayı yapacaklar ya, kimlerle hangi pazarlığı yapacaklarını şaşırdılar. Bizlerden beklentilerine yanıt bulamayınca DEM’in kapısında kuyruğa girdiler. Bir tek maksatları var, Anayasa’yı değiştirmek. DEM denilen PKK uzantısı örgütün Mecliste temsil edilen siyasi partisiyle güçlerini birleştirmek.
*Geçmiş devirleri hatırlayın, bizim için, ‘DEM’lilerle, HDP’lilerle ittifak yapıyorlar’ palavrasını kullanmışlardı. Buradan söylüyorum; bizi DEM ile PKK ile Abdullah Öcalan ile onun yanındaki canilerle yan yana getirebilmek için akıldan vareste olmak gerekmektedir. Ben Müsavat Dervişoğlu’yum, siz de benim dava, yol ve yazgı arkadaşlarımsınız. Biz onlarla tıpkı cennete bile girmeyiz.
*Bu utanç Abdullah Öcalan’ı Meclise davet eden ve PKK bildirisinden sonra kutlayan Sayın Devlet Bahçeli’ye yeter de artar bile lakin utanacak hali varsa utansın. Bu utanç, yine Cumhurbaşkanı seçilebilmek için PKK’nın talep ve beklentilerine yanıt verme niyetinde olan Recep Tayyip Erdoğan’a ve avanelerine kâfi de artar bile.
“YARALARIMIZI BİRBİRİMİZE SARILMAK SURETİYLE SARDIK”
İYİ Parti’nin güçlenerek siyasi hayatına devam ettiğini belirten Dervişoğlu, şunları kaydetti:
“‘İYİ Parti bitiyor’ demişlerdi. ‘İYİ Parti’nin siyasi ömrü doldu artık, tabelasını indirecek’ dediler. Tabelamız hala dalga dalgalanıyor bayraklarımızla birlikte. Türkiye’nin siyasi geleceğine kastedebilmek için UYGUN Parti’yi tasfiyeye yönelik bir ekip operasyonlara giriştiler. O operasyonlar sonuç verdi mi? Verebilir mi? Herkes bu meydandan yükselen sesi yanlışsız bir halde anlasın ve kavrasın. Bakın size kelam veriyorum. Artık dalgalanma sürecini bitirdik. Artık yaralarımızı birbirimize sarılmak suretiyle sardık. Siz nasıl benim başımı bir defa bile yere eğdirmediyseniz Allah üstte şahit, siz de burada şahit olun, ben de sizin başınızı yere eğdirmeyeceğim. O ellerinize salladığınız güneşli bayraklar Türkiye’nin üzerine bir umut ışığı olarak doğacaktır.”